Akademisyen Engin Yılmaz, gazeteci Fatih Mehmet Moray, milli atletizm sporcusu Oğuz Akbulut. avukat Müjgan Bilgen Özen, müzisyen Kemal Göre Beydağı, Selim Altınok ve bilgisayar öğretmeni Sinan Saltık. Kimi doğuştan kimisi de sonradan görme engelli. Onlar görme engellerine rağmen hayata 1-0 yenik başlasalar da tüm zorluklara göğüs germiş isimler. Yaptıkları işlerle hem hayata tutunuyorlar hem de kariyerleriyle görme engellilere örnek oluyorlar. Birçok zorlukla karşıya karşıya kalmış olsalar da, engellilerine rağmen azmiyle ve idealistlikleriyle dikkat çekiyorlar. Kimi uluslararası arenalarda bayrağımızı dalgalandırırken kimi müzik platformlarında, kimisi de Danimarka’da gerçekleştirilen Avrupa Körler Birliği Toplantısı’nda Türkiye temsilciliği yaparak adından söz ettiriyor. Farklı branşlarda çalışsalar da hepsinin ortak gayesi kendi gibi görme engelli kişilere örnek olmak ve erişilebilirlik sorununa çözüm üretebilmek. Biz de Yeni Şafak Pazar olarak Beyaz Baston Görme Engelliler Haftası dolayısıyla örnek hayat serüvenleriyle karşımıza çıkan yedi ismin hikâyesini dinledik.
Selim Altınok, Müzisyen
Müzik bize hayatın en büyük hediyesi
Türkiye’nin sayılı mandolinistleri arasında yer alan Selim Altınok ile gitarist ve solist ikiz kardeşi Kerim Altınok, 1963 İstanbul doğumlu. Doğuştan görme engelli olan Altınok kardeşler, görme engelli olmalarına rağmen müzikten satranca, hukuk doktorasından kitap yazarlığına kadar birçok farklı alandaki yetenekleriyle dikkat çekiyor. Satrançta şampiyonlukları olan Altınok kardeşler, ilkokul yıllarından beri müzikle uğraşıyor, birçok enstrüman çalabiliyor ve 40 yıldır müzik hayatlarını sürdürüyor. “Müzik bize bahşedilen hayatın en büyük hediyesi” diyen Selim Altınok, “Enstrüman çalmak, şarkı söylemek büyük mutluluk bizim için” ifadelerini kullanıyor. Aynı zamanda sadece zamanı değerlendirmek için değil, insanlarla paylaşabileceği bir yeteneğinin olmasının çok büyük bir avantaj olduğunu dile getiriyor. Müzik yaparken zorlanmadıklarını anlatan Altınok, bir engelli için şartlar sağlandığında ve imkânlar tanındığında kendi işini yapmanın zor olmadığını söylüyor. “Hayatımızdaki olumsuzlukları sanat sayesinde pozitife çevirdik” ifadelerini kullanan Altınok, “İkinci bir sanatımız daha var, edebiyat. Bol bol sesli kitap okuyoruz, hayatımızı zenginleştiriyoruz” diyor.
Fatih Mehmet Moray, Gazeteci
Görülmeyen Gazete evim gibi oldu
Braille alfabesi ile aylık basılan, görme engellilerin ilk ve tek gazetesi olan Görülmeyen Gazete’nin yazı işleri müdürü, muhabiri ve aynı zamanda fotoğrafçısı olan Fatih Mehmet Moray, Kırıkkale’de beş çocuklu bir ailenin son ferdi olarak görme engeliyle dünyaya gelmiş. 1971’de İstinye İstanbul Körler Okulu’nun ilk öğrencisi olarak başlayan Moray, 1988’de Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü kazanmış. Çeşitli radyolarda haftalık programlar yapmış olan Moray, 16 yıldan beri aktif gazetecilik yapıyor.
Moray, “Görülmeyen gazete de öyle bir bütünleştim ki kendi evim gibi oldu” diyor ve ömrünü adadığı mesleğinde haberleriyle engellilerin sesi oluyor, görme engellilerin üretkenliklerini gün yüzüne çıkartıyor. Moray, özellikle erişilebilirlik, ulaşılabilirlik noktasında önemli adımlar atılmış olmasına rağmen sorunların hâlâ var olduğunu söylüyor ve bu sorunları gündem de tutmaya çalıştığını belirtiyor. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Görme Özürlüleri Rehabilatasyon Merkezi’nde bilgi teknolojileri ve iletişim üzerine de eğitimler veriyor.
Müjgan Bilgen Özen, Avukat
Görme engellilerin hakları için mücadele ediyor
İzmir’de yaşayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, engelli haklarına yönelik çalışmalar yaparak azmiyle ve idealistliğiyle dikkat çekiyor. “Retinitis Pigmentosa” denilen yani halk arasında tavuk karası gece körlüğü olarak bilinen göz rahatsızlığı nedeniyle 20’li yaşlarında görme yetisini kaybetmiş olan Özen, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans yapmış. Evli ve bir çocuk annesi olan Özen, engeline rağmen pes etmeyerek yıllardır hem mesleğini icra ediyor hem de görme engellilerin yaşama daha etkin katılması için çalışmalar yürütüyor. Kadına karşı şiddet, çocuk hakları, engellilerin istismarına yönelik davaları takip eden Özen, Çağdaş Görmeyenler Derneği’nin başkanlığını yürütüyor, aynı zamanda engelli hakları mücadelesi veren birçok dernekte de görev yapıyor. Özen, aynı zamanda Danimarka’da gerçekleştirilen Avrupa Körler Birliği Toplantısı’nda da Türkiye temsilcisi olmuş. Danimarka’da gerçekleştirilen Avrupa Körler Birliği Toplantısı’nda Türkiye delegasyonunda olan Özen, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin hazırlanmasında engellerinin ve özelinde de görme engellilerin çok büyük bir etkisi olduğunu, dünyada da görme engelli bireylerin daha örgütlü olduğunu söylüyor. Avrupa Körler Birliği diğer ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarının üye olduğu bir örgüt ve orada engelli haklarıyla ilgili evrensel anlamda mücadele sürdürülüyor. Özen, “Orada benim gibi görme engelli olan, diğer ülkelerdeki insanlarla tanışıyorsunuz. Onların sorunlarını dinliyorsunuz. Aslında çok fazla fark olmuyor. Orada da aynı sorunlar var” şeklinde dile getiriyor. Özen, “Erişilebilirlik anlamında çok gelişti ülkemiz ama yine de her şey tam oturmadı. Zaman zaman fiziksel çevreyle ilgili erişimle ilgili sıkıntılar yaşadığım oluyor” diyor ve yaşadığı sorunları şu sözlerle aktarıyor: “Örneğin bir toplantıya gidiyorsunuz. Su dolu bir yere basıyorsunuz. Baston onu tam tarayamıyor ve üstünüz kirlenmiş oluyor ya da kaldırımda yürüyorsunuz önünüzde bastonla takip ederken o engele denk gelmemeye çalışıyorsunuz ama kafanızın hizasındaki bir ağaca kafanızı çarpıp kaşımın yarıldığı da çok oldu.”
Oğuz Akbulut, Milli atletizm sporcusu
Spor hayatımı başlı başına değiştirdi
Tokat’ın Erbağ ilçesinde görme engeliyle dünyaya gelen Oğuz Akbulut, ilk ve ortaokulu Tokat’ta okumuş ardından lise ve üniversite eğitimini Sivas’ta tamamlamış. Şu an Ankara’da beden eğitimi öğretmeni olan Akbulut, Sivas İbrahim Geneş Görme Engelliler Spor Kulübü’nün lisanslı atleti. Spora, Tokat Görme Engelliler İlköğretim Okulunda beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle başladığını da dile getiren Akbulut, lisede sürekli olarak Atletizm Milli Takımı kampına çağrıldığını belirtiyor. “2010 yılında hazırlık kampına çağrılmamla beraber sürekli olarak atletizmle ilgilenmeye başladım” diyor. “Küçüklükten beri koşmak sevdiğim bir eylemdi” diyen Akbulut, “Spor hayatımı başlı başına değiştirdi” ifadelerini kullanıyor. Milli sporcu olabilmenin kendisi için çok önemli olduğunu belirten Akbulut, “İlk milli olduğum zaman çok sevinmiştim. Hayatımda en mutlu olduğum anlardan biriydi. O formayı temsil edebilmek, ülkemi ve bayrağımızı temsil edebilmek ve dalgalandırmak benim için itici bir güç oldu. Onun verdiği motivasyon, onun verdiği pozitif enerji benim bu hayattaki en büyük itici gücüm oldu” diyor. 2012 yılında Avrupa üçüncüsü, 2015’te dünya dördüncülüğü, 2017’de dünya üçüncülüğü, 2018 yılında Avrupa Şampiyonluğu, 2019 yılında ise dünya üçüncülüğü ve 2020’de Tokyo Olimpiyatları Paralimpik Oyunlarında beşincilik elde eden Akbulut, şimdiki hedefinin 2024 Paris Paralimpik Oyunları’nda kürsüye çıkabilmek olduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Amacımız tüm engellilere örnek olmak ve onların hayata tutunabilmeleri için çalışıyoruz.”
Sinan Saltık, Bilgisayar Öğretmeni
Sekiz bin kişiye bilgisayar kullanmasını öğrettim
Avukat ve bilgisayar öğretmeni olan Sinan Saltık, 15 yaşlarında görme yetisini kaybetmiş. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra kendi hayatında yaşadığı zorluklardan yola çıkarak bilgisayar öğretmenliği bölümünü okumuş olan Saltık, yaklaşık 24 yıldır görme engellilere bilgisayar öğretmenliği yapıyor. Saltık, Türkiye’nin ender sayılan görme engelli bilgisayar öğretmenlerinden biri. “Neden avukatlıktan devam etmeyip, bilgisayar öğretmeni oldunuz?” sorumuza Saltık, şu sözlerle cevap veriyor: “Birincisi okumayı çok seviyordum. İkincisi de üniversite zamanları annem ve babam kitaplarımın birkaçını okuyordu ama onların okuyamadığı yüzlerce, binlerce kitabım vardı. O zamanlar kitabımızı, teyibimiz, gazetemizi belli bir ücret karşılığında birine veriyorduk. 1995 yılında da hocalarımız bizi Londra’ya Santranç Şampiyonası’na götürdü. Ulusal Körler Enstitüsü vardı orada. Birtakım sesler duydum. ‘Ne bu?’ dedim. Dediler ki ‘Görmeyenler bilgisayar kullanıyor’. Hemen geçtim birinin yanına. Ne var ne yok okuyor. Aldım programı Türkiye’ye geldim. Bu programı öğrendim ve dedim ki ben bunu öğreneceğim, sonrada arkadaşlarıma öğreteceğim. Bilgiye erişim körleri bağımsızlaştırıyor.” Şu ana kadar neredeyse sekiz bine yakın görme engelli kişiye bilgisayar kullanmayı öğrettiğini dile getiren Saltık, temel bilgisayarcılık dersinin yanı sıra web tasarım gibi dersleri verdiğini söylüyor ve hâlâ hukukçu görme engelli arkadaşlarına bilgisayar kullanmayı öğretmeye devam ettiğini ifade ediyor.
Engin Yılmaz, Akademisyen
Beni akademisyenliğe bağlayan anlama çabam oldu
Engin Yılmaz, Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim üyesi. Aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde 2006’da kurulan Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Labaoratuvarı (GETEM) direktörlüğünü yürütüyor. Ayrıca Engelsiz Erişim Derneği, Sesli Betimleme Dernekleri’nin kurucuları arasında. Yılmaz, kurucusu olduğu Sesli Betimleme Derneği ile görme ve işitme engellilere yönelik sinema filmleri, TV filmleri, diziler, öğretici, teknik, bilimsel filmler ve reklam filmleri gibi, her türlü eserin sesli betimleme ve alt yazı tekniği ile erişime uygun hale getirilmesini sağlıyor. Böylece görme ve işitme engelli tüm bireyler bu çalışmalardan haberdar olabiliyor. Yılmaz, kendisini akademisyenliğe bağlayan şeyin anlama çabası olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Akademisyenlik bence bir arayıştır. Bilim dünyayı, çevrendeki olup bitenleri, senin ona verdiğin tepkileri anlama ve bunlardan sonuç çıkarma çabalarından bir tanesidir. Ben onun bilimsel yönde yapmayı tercih eden ve hep sorgulamayı seven biri olduğum için bu anlama çabası motivasyonum oldu.” Hayatı erişilebilir kılmayan düzenlemelerin işi zorlaştırdığını dile getiren Yılmaz, “Kendimi engelli olarak görmüyorum. Engellenmiş olarak görüyorum. Bunu ortaya koyan ise bizzat toplumsal düzenleme ve ön yargılar” diyerek açıklıyor.
Kemal Göre Beydağı, Müzisyen
Aşık olduğum dinlemek değil üretmek
Doğuştan görme engelli, 33 yaşındaki müzisyen Kemal Görey Beydağı. 6 yaşından itibaren müzik eğitimi almış ve akademik eğitimini klasik Batı müziğinde devam ettirmiş. Uzun yıllar müzisyenlik yapmış olan Beydağı, çoğunluğu ABD’de olan yurt dışındaki prodüksiyon firmalarına, film, dizi, video oyunu gibi görsel içerikler için iş üreten bir medya kompozitörü, yani besteci olarak hayatını sürdürüyor. Beydağı, “Aşık olduğum dinlemek değil üretmekti, yeni bir şey yaratmak… Film müziği ise biraz daha özel” diyor. Beydağı, bugün bir besteci olarak, Amerika Birleşik Devletleri ve Hollywood merkezde olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki projelerde çalışmaya devam ediyor. Son bir yıldır da, bu yolculuğuna rehberi ve kişisel süper kahramanı Bulut katılmış. ABD’de faaliyet gösteren engelli bestecilerin yarıştığı uluslararası etkinlikte jüri büyük ödülüne layık görülen ve birçok yarışmadan ödül alan Beydağı, 2022 yılında, görme engellilerden oluşan bir bisiklet takımının hikâyesini anlatan “Surpassing Sight” isimli uzun metraj belgeselde, Emmy’e iki defa aday gösterilmiş besteci Stephen Letnes’ın ekibinde, yardımcı besteci ve ek müzik yazarı olarak çalışmış.