Hat ustasının kaleminden hat sanatı

İslam sanatları arasında müstesna bir yeri olan hüsn-i hat sanatının tarihi hakkında Prof. Dr. Süleyman Berk’in kaleme aldığı Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı isimli eseri genişletilmiş yeni baskısıyla İnkılâb yayınlarından okuyucuya sunuldu. Yazdığı kitaplar ve hattatlığıyla hat sanatında sarf-ı mesaide bulunan Süleyman Berk hüsn-i hattın tarihi, geçirdiği evreleri, üstatlarını ve yazı örnekleri kitabında ele alıyor.

Hüsn-i hat sanatını öğrenenlere ve bu sanata ilgi duyanlara bir kaynak eser olan kitap meşhur hattatların meşk murakkaları, levha ve kitabeleri, hilye-i şerif ve icazetnamelere kadar geniş bir yelpazede pek çok hat eserini ihtiva ediyor. Arap yazısının kaynağı, Emevilerden Selçuklular’a ve Osmanlılar’a kadar uzanan tarihi seyri ile yazının sanata dönüşümü kitabın ilk bölümünde konu ediliyor.

HATTIN BÜYÜK USTALARI

Osmanlı hat sanatında Şeyh Hamdullah, Ahmet Karahisarî, Hafız Osman, İsmail Zühdî, Mustafa Rakım, Mahmud Celaleddin, Mehmed Şevki, Sâmi Efendi, Mehmed Nazif ve Hasan Rıza’ya kadar ekol sahibi üstatların yaşamları ve eserleri tafsilatlı olarak anlatılıyor.

Hat sanatında icra edilen ve aklam-ı sitte denilen muhakkak, reyhânî, sülüs, nesih, tevkii, rikaa yazı türleri ile talik, kufi, divani, celi divani ve rik’anın ortaya çıkışı, özellikleri, yazım teknikleri kitabın bir başka bahsini oluşturuyor. Hüsn-i hat sanatını meşk edebilmek için gerekli olan malzemeler ve bunların hususiyetleri de elbette önem arzetmektedir. Kamış kalem, aharlı kâğıt, mürekkep, mühre, kalemtıraş, makta, mürekkep hokkası, mıstar ve yazı altlığı hat sanatında kullanılan malzemelerdir.

Karşısında durup hayranlıkla seyredilen sanat eserlerinin büyük bir emekle meydana geldiği kuşkusuzdur. Bu bağlamda celi sülüs bir hat levhasının hazırlanmasında geçirdiği safhaları ve inceliklerini de kitapta okumak mümkün.

Hüsn-i hat sanatında yazılmış levhalardan en müzeyyeni olan hilye-i şerifler kitapta müstakil bir bölüm olarak karşımıza çıkıyor. Hz. Peygamber’in (sav) yazı ile anlatıldığı hilye-i şerif formu onu övmek, insani ve ahlaki vasıflarını en güzel şekilde ortaya koymaktadır. Bugün bilinen klasik anlamdaki hilye-i şerif levhası hattat Hafız Osman’ın (1642-1698) eseridir.

PADİŞAH TUĞRALARI

Hat sanatında yer alan formlardan biri olan tuğra formu ise saltanat alameti olarak Selçuklular, Memlükler ve Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Padişah tuğraları berat, ferman, menşur, antlaşma, vakfiye gibi resmi evraklarda, bayrak ve pullarla, binaların üzerinde bulunmaktaydı. Birçok hattat tarafından padişahların değişik istiflerde tuğraları yapılmıştır. Osmanlı’da padişah tahta çıktığında kendisine gösterilen tuğra örneklerinden birini beğenir ve bu da saltanatı boyunda kullandığı alametlerden biri olurdu. Hattat Mustafa Râkım Efendi ve Hattat Sâmi Efendi, padişah tuğralarını estetiğin zirve noktasına ulaştırmışlardır.

USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ

Usta çırak ilişkisiyle öğrenilen hat sanatında başarıya ulaşan ve eserlerinin altına imza atmaya izin verilen talebeye hocası tarafında bir icazetnâme (diploma) verilir. İcazetnamede bir kıt’a yahut hilye-i şerif formu ile hocanın iznini belirten ibare bulunmaktadır. Osmanlı’nın son döneminde kurulan 1914’de kurulan ve devrinin kudretli sanatkârlarının ders verdiği Medrese-i Hattâtîn’den (Hattatlar Mektebi) mezun olanlara klasik icazet yerine mektebin bütün hocalarının mührü ya da imzasının bulunduğu icazetnâme verilmiştir.

Söz konusu kitabın önemli bir bölümünü meşhur hattatların kaleminden hat sanatının en güzel örnekleri oluşturuyor. Bunlar arasında kıt’alar, Hilye-i Şerifler, Mushaf-ı şerifler, meşk murakkaları, camilerdeki çeşitli yazı ve levhalar, mezar taşı kitabeleri, yazı kalıpları hat sanatının görkemini ve zenginliğini gözler önüne seriyor.

Hat sanatının tarihini, üstatlarını, ekolleri, kullanılan malzemeleri ve çok çeşitli örneklerini derleyip bir araya getiren Devlet-i Aliyye’den Günümüze Hat Sanatı bu sanata gönül verenlerin başucu kitabı olma özelliği taşıyor.

Yorum yapın